29 Aralık 2011 Perşembe

Kısaca İnsan Ömrü


      İnsan ömrünün kısıtlı olduğunu herkes biliyor. Çok ya da az yaşamak önemli değil bence. Tabii bu yaşamaktan ne anladığınıza bağlıdır. Ben yaşamayı yıl olarak düşünenlerden değilim. Yıldan kastım 12 yaş çocuksun 24 gençsin 34 yaşlısın. Bu değil yani. Ne kadar çok yıl yaşarsak o kadar tecrübeli oluruz gibi saçma sapan sözleri de yalanlıyorum. Yaşı az olan ancak çok bilgili ve tecrübeli insanlarda var yeryüzünde. Bu tecrübe ve bilgili –kültürde denilebilir- olma olayı empati ve okumak ile ilgili bir şeydir. Burada size anlatmak istediğim; her şey kaç yaşında olduğunuzla ilgili değildir. Aslında her şey şuan ki anı nasıl yaşadığınızla ilgilidir. Değersiz ve boş geçen vakitlerimiz bile hayatımızı değiştiriyor. Biraz düşünmek yeter aslında. Düşünmeye üşeniyorsanız ben sizin yerinize de düşünürüm. Hemen düşündüğümü de söyleyeyim. Şu düşünmek olayı var ya aslında o geçen saniyeleri bir düşünmek ya da yaşadığımız saniyelerden ne çıkartmak gerektiğini düşünmektir. İşte yaşamak budur bence. Her saniyemizi olmasa bile şöyle gece yatağımıza geçtiğimizde bir düşünsek bugün yaptıklarımızı ve o yaptıklarımızdan ne çıkartmamız gerektiğini. İşte sorun burada düşünmüyoruz yani. Bana sorarsan yaşadıklarımızdan ne çıkartmamız gerektiğini. Orasını da sen düşün. Benden bu kadar. Hoşça kal, Yasemin.

28 Aralık 2011 Çarşamba

Okunacak birşeyler...


Aşk bir varmış bir yokmuş. Evvel zaman içinde kavrulup kül olmuş.    Sende aşk gibisin sevgilim. Bir varsın bir yoksun. Tek bir fark var aranızda. Kavrulan sen değil benim. Üzen sen üzülen ise benim. Hiç sızlamıyor mu için? Üzülmüyor musun benim için. Doğruya niye üzülesin ki. Hiç var olmadım ki ben senin için.  Korkma sakın. Bana yaptıklarını ben yapmam sana. Yapamam… Çünkü biri benim adıma alacak senden intikamımı. Yaşattıklarının anısına, sende yaşayacaksın aynısını. Bana yaptığın gibi, yüreğine hançer saplayacak sevdiğin kişi. Anlayacaksın o zaman seni ne denli sevdiğimi, senin için neleri feda ettiğimi… 

Seni değil onu seviyorum.

Aslında seni sevmiyorum
Beni kısada olsa mutlu ediyorsun ya onu seviyorum.
Seni sevmiyorum
Seni sen yapan iyi kötü herşeyi seviyorum
Ama seni sevmiyorum bu bilmelisin
Ben bulunduğun ortama kendi rengini katmanı seviyorum
Seni değil. 
Bana dokunduğunda hissetiğim şeyi seviyorum
Oşapşal duruşunu anlamamanı seviyorum
Ben seni sen yapan ama senin kabul etmediğin şeyleri seviyorum
Büyüyen adamı değil hala o çocuğu seviyorum
Onu özlüyorum
Seni sevmediğimi düşün çünkü seni sevmiyorum
O çocuğu yüzünde görduğüm için yanındayım hala
O çocuğu öpüyorum
O çocuğun elini tutuyorum
Asla büyüme sevgilim
Yoksa ne sen ne ben nede o çocuk kalır
Bende çocuk aşkımın yanında çocuğum aslında
ama bunu sen anlama
Yoksa aşık olurum o adama 
Esir olurum sana
Yine üzülürüm
Ne olursun hep büyümüş gözüyle bak bana
Anlama beni sev sadece
Bende o çocuğu seviyim
sürsün böylece. . . 
Yasemin akdeniz.

Yaşlı Kadın.


Çok yıllar oldu seni görmeyeli                                         
Elini tutmayalı
Seni öpmeyeli
Çok yıllar oldu yaşlı kadın
Bu dünyadan gittin gideli
Bende birşeyler eksik
Eksik olan sensin yaşlı kadın
Özledim seni yaşlı kadın
Buruşuk tenini , o gülüşünü
Herşeyini özledim
Yakında yanına geleceğimi hissediyorum
Çok yoruldum artık
Sensiz hiç çekilmiyor bu hayat
O zamansız kahkahalarının yerini sessizlik aldı şimdi
Yaşlı kadın
Yanına geleceğim yakında
Sana sarılmaya geleceğim
Sende özlemişsindir beni umarım
Yoksa cennet bile bana cehennem olur
Ama özlemişsindir beni biliyorum
Yavaş yavaş ruhumun bedenimi terk ettiğini hissediyorum 
Bekle bende yanına geliyorum

27 Aralık 2011 Salı

Kanatları kırık ve Kalbi yaralı.


Arkanda bıraktığın o kimsesizin tek varlığıydın sen
 Ne yaptı da unutmak istiyorsun onu şimdi
Bu kadar değersizmiydi senin için
Unutmak isteyecek kadar
Bırakıp gidecek kadar
Gözleri yaşlı şimdi
Kanatları kırık ve kalbi yaralı
Uçamazda şimdi
Gidemez sensiz olan diyarlara
Ne yaptın sen böyle ona
Sadece unutmak isteyişin ve bırakıp gidişin
Yasa boğdu onu
Kurtulamaz artık sende biliyorsun bunu
Dönmende fayda etmeyecek artık
Dönsen bile iyileşmez yaralar açtın onun kalbinde
O eskisi gibi olamaz artık
Yeniden yereşecek sevgin
Ama iyileştiremezsin onu artık
Çünkü onun Kanatlarını kırdın ve kalbini yaraladın
Elinde olmayanıda aldın
Ne yapacak şimdi
Sen yaşarken o ölücek hergün
Sensiz birgün daha cehenneme çeviricek onu
Seninle birgün ise daha kötü.

Biraz Farkında Olmalısınız.


Biraz farkında olmalısın ağlayan bebeklerin, muhtaç çocukların. Biraz farkında olmalısın mutluluğunun ve bu mutluluğu paylaşmalısın muhtaçlar ile. Biraz farkında olmanı istiyorum senden. Tek istedikleri biraz sevgi ve bir yuva. Çünkü anneleri bırakmış onları bir başına.
            Onlar yokluk içinde yaşıyorlar ve bu yokluktan bir şeyleri var etmeye çalışıyorlar. Kimisi kötü yolda kimisi ise aç susuz sokaklarda ağlamakta. Fark et onları. Sokak çocuklarını fark et. Sadece sözlerinde kalmasın acıma duygusu. Gerçekleştir sözlerini. Onlar hissedemiyor sevgini. Tek hissettikleri dışarının soğuğu. Ben bu sözleri yazarken kar yağıyor sokaklara. Sokağın çocuklarından ölenler olacak bu gece. Soğuktan donarak ölenler olacak. Cansız bedenlerini loş bir sokakta bulacaklar. Siyah bir poşete sarıp isimsiz mezar taşlarının altına gömecekler. Son hep aynı insanlar bunu değiştirmeye çalışmadıkça. Son hep aynı insanlar onları fark etmedikçe…

Bazı ergenler bazılarına kıyasla…


Bazı ergenler bazılarına kıyasla gerçekten daha olgun düşünüyorlar. Olgun düşünen ergenler çok az sayıda. Kendilerine ergen diyen ancak hala çocuk olan ve uzun bir süre daha çocuk olmaya devam edecek ergenler de var. İşte onlar olgun düşünen ergenlerden daha fazla sayıdalar.
Düşüncelerimiz kaç yıl yaşadıysak o kadar tecrübeli değillerdir. Az ya da çok fark etmeksizin yaşadığımız yıllardan veya anlardan ne çıkardığımızdır. Düşüncelerimizi böyle şekillendiririz. Eğer bir şeyleri yaşlanmaya bırakıyorsak yanlış yapıyoruz demektir.  Bunun ergenlik ile ilgisi; ergenlikte duygularımızı çok yoğun yaşarız. Bu da anı daha yoğun yaşamamıza neden olur. Ergenlik kimisine göre hayatının en güzel ve en canlı yıllarıdır kimisine göre ise acı dolu hatıralardır. Bana göre ise hayatımın en üretken dönemiydi. Aslında hala ergenlik dönemindeyim ama kendimi ergen gibi hissetmiyorum. Yetişkin gibi de hissetmiyorum. Ergen ile yetişkin arasındayım.  Bazı arkadaşlarımda benim gibi düşünüyorlar.
Olgun olduklarını düşünen ancak hala çocuk gibi davranan bireylerden de bahsedelim biraz. Çocukların yetişkinlerden daha acımasız ve daha bencil olduğunu düşünüyorum. Böyle düşünmemin sebebi ergen çocukların davranışlarıdır. Onların hayatı yalan ve acımasızlıktan ibaret. Bu kadar sitem ediyorum. Çünkü geleceğin yetişkinleri kötülükten yana yaşadıkları için kişiliklerini küçültülüyorlar…

Dışlamak Ya da Dışlanmak


Ben hem dışlanan bir insanım hem de dışlayan.  Dışlanmaktan pek hoşnut olduğum söylenemez. Dışlamaktan da mutlu değilim ancak bu kasıtlı olarak yaptığım bir şey değil. Varlığım veya başka birinin varlığı ve bulunduğu konum başka birini dışlıyor.  Bu olay kimsenin kasıtlı olarak yaptığı bir şey değildir. Kasıtlı olarak yapanlarda var tabi ki. Çevremdeki diğer insanlara kıyasla ben olabildiğince insanlar ile arkadaş olmaya çalışıyorum. Her ne kadar kolay arkadaş edinemesem de önyargı kurmadan arkadaş edinmeye çalışırım.  Herkes ile arkadaşlık kuramayacağımın bende farkındayım ancak o ilişkiyi kuramasak bile denemek gerekir. 8. Sınıfa gidiyorum ve sınıfımız tarafından dışlanan biri var. İsim vermeyeceğim. Çünkü isim verirsem bu onu üzebilir.
            Agresif bir kişiliğe sahip olduğu için sınıfımız onu dışlıyor. Bence bunun nedeni Onun kendisini anlatamıyor olmasından kaynaklanabilir. Sınıfımızın onu dışlaması kendisini kanıtlamasını zorlaştırıyor. Aslında kanıtlaması gereken hiçbir şey yok ancak O kanıtlaması gerektiğini düşünüyor. Bunun üzerine kendisini şiddet ve baskı kurma yolu ile kanıtlamaya çalışıyor. Tabi ki bu yöntemde kimse başarılı olamaz. Çünkü şiddet ile baskı kurmak insanda bir korku yaratır ve korkmaya alışınca da cesaretlenir ve korkutan kişi artık etkisini yitirmeye başlar.
            Aslında Onun bu davranışlarının sebebi bizleriz. Bunun gibi birçok dışlanmış insanın sorumlusu da bizleriz. Çıkan sorunların sorumlusu da bizleriz. Onlar hakkında önyargılı davranmamız veya bir ya da birkaç özelliğini beğenmememiz Onları dışlayabiliriz anlamına gelmez ki.  Daha çok kulaktan dolma sözleri iler onları dışlıyoruz. Bu yaptığımız yanlışların başında geliyor bence.
            Konu hep aynı yere geliyor ancak bunlar hayatın gerçekleri. Birçok psikolojik rahatsızlığa sahip insan var etrafımızı da. Birçoğunun sorumlusu yine bizleriz. Bunların sorumlusu insan egosu, kurduğu ego manya.
            Bir gün dışlanan bizde olabiliriz. Bu ihtimali hiç düşünmüyoruz. Çünkü hep zirvede kalacağımızı düşünüyoruz. Birçoğumuz empati kurmayı bile bilmiyor. Modernleşen bir toplumun içinde empati kurmayı bilmeyen, önyargılı insanlar oldukça benim yazdığım bu paragrafların hiçbir anlamı yok.
            Empati kurmaktaki asıl amaç karşımızdaki insanın ne tür duygular hissettiğini anlamaktır. Bence bu yol ile birçok tecrübe kazanılabilir ve birçok duygu yaşanılabilir. Tabi ki empatiyi iyi yönde kullanmak çok önemli. Kötüye kullanmak nasıl olur dersen; karşımızdaki insanı empati yolu ile hem üzebiliriz hem de mutlu edebiliriz. Bulunduğu duygu durumunu ister iyi yöne ister kötü yöne çekebiliriz. Bu söylediklerimin hepsinde empati etkilidir.

Kediler


Niçin kedilerin nankör olduğunu düşünüyor insanlar anlayamıyorum.  Böyle söyleyerek insanoğlu kendisinin ne kadar bencil olduğunu ortaya koymuş oluyor zaten.  Annesini bile hiçe sayarak yoluna devam edebilen insanlar oldukça bu dünyada, kimse bana kediler nankör demesin lütfen. Zaten içgüdü ile hareket eden bir canlıya nankör demek saçma, çocukça. Gülüyorum böyle insanlara. Gerçekten nankör olan insanları seviyorlar ve onlar ile arkadaş oluyorlar fakat bir hayvana nankör diyebilecek kadar komik davranıyorlar. Daha ne diyeyim ki. Komik işte komik!
Her şey ipin ucu bize değene kadar. İp bize değdi mi işte o zaman dünyaları yıkarız değil mi? İnsanlar çıkarcı ve yalnız kendini düşünen canlılardır. Tabi ki annelerimiz hariç. Onlar istisnalar.  Bazı kendilerine anne deyip ancak anne sıfatına bile layık olamayan insanlar var onlar da farklı türde canlılar neyse.
Artık gençler bile nankör. Arkadaşlık ilişkilerinde, aile ilişkilerinde her konuda onlar da nankör. Üstelik nankörlüğün sonucundan ders almadan devam ediyorlar bu kötü şeye. Acıyorum öyle kişilere.
Kedilere takılmış bu lakap onların farklı tanınmasına neden oluyor. Birde kedi severlerinde nankör olarak ün salmasına yol açıyor. Bende kedi severim ve evde iki tane kedim var fakat ne ben nankörüm ne de kedilerim.  Onlar sadece kişilikli oldukları için bu kötü lakabı taşımak zorundalar. Köpekleri de çok seviyorum ancak bu küçüklüğümde kaldı yani on ikili yaşlarımda kaldı. Şuanda on dört yaşındayım ve kedilere âşık bir insanım ancak nankör değilim. Saygılar, Yasemin.